Yazısında, CHP Genel Liderinin ortaya attığı daha sonra Fahrettin Koca’nın verdiği yanıtı köşesine taşıyan Karahasanoğlu, CHP’nin algı operasyonunu eleştirdi.
Kılıçdaroğlu’nun başlattığı hadsiz kampanyaya Koca, “devletlerarası ticari sır” diyerek gereken karşılığı vermişti, lakin daha sonra ortaya CHP’li Murat Buyruk çıktı.
Koca’nın karşılığını unutan ve elinde doküman olmadan Sıhhat Bakanına ve devletin kurumlarına saldıran Emir’e sert çıkan Yeni Akit muharriri, “Bütün dokümanlar elindeyse o vakit kamuoyuna açıkla” diyerek suyu bulandırmaya çalıştı.
İşte yazının tamamı;
“Ben Sağlık Bakanı’na güveniyorum.
Fahrettin Koca’nın kendisinin rastgele bir usulsüzlük yapmayacağı üzere, altındaki isimlerin yapmasına da fırsat vermeyeceğine, bu tarafta kâfi deneyimi olduğuna inanıyorum.
Onun için de..
“Aşı şu fiyattan alındı, bir ölçüsü bağış idi, fakat birilerine bağış yokmuş üzere ödeme yapıldı, paralar cukka edildi” halindeki iftiralara karşılık vermeye hiç gerek yoktu.
Ama Kemal Kılıçdaroğlu’nun, her zamanki üzere, hesap uzmanı edası takınarak, aslında ise hiçbir şeyden anlamadığını ispatlayan akla ziyan tavrı ile yaptığı karalamaya, Sıhhat Bakanı Fahrettin Koca yanıt verdiği halde..
Sonraki günü tekrar, CHP milletvekili Murat Emir karalamaya devam ediyorsa..
Hele hele, Fahrettin Koca üzere, en dürüst CHP’liyi bile doğrulukta fersah fersah geçecek olan birisine, “Aklımızla alay etmeyin; aracı firma üzerinden aşı alındı ve devasa komite ödendi” karalaması yapılmış ise..
Biz de topa girmek zorundayız..
Topa girelim, dürüstlük pozları ile, doğrucu Davut’luk yapılıyor üzere, nasıl bir hainliğe imza atılıyor, gösterelim..
Önce CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan başlayalım..
Der ki, Kılıçdaroğlu, “Çin’den fiyatsız olarak getirildiği açıklanan 1 milyon doz aşı, Keymen şirketi tarafından Devlet Gereç Ofisi’ne her bir dozu 12 dolardan fatura edildi.”
Ben “Türkiye’ye 1 milyon parasız aşı geldi” diye bir haber duymamıştım lakin..
Ekrem İmamoğlu’nun, temel atmayacağını duyurmak için bile merasim düzenlediği bir Türkiye’de..
“Eğer bir ülke, Türkiye’ye, dostluk bağları çerçevesinde, 1 milyon aşı bağışladı ise.. Hali ile bir açıklama olurdu” diye düşünmek mecburî olsa da..
“Belki ben bu husustaki açıklamayı atlamış olabilirim” diye hususun birinci yetkili ismi Fahrettin Koca’yı, evvelki akşam dinledim..
Dedi ki Sıhhat Bakanı:
“Üretici firma 1 milyon doz aşı üretti. Bu 1 milyon doz aşıyı aslında Türkiye’ye bedel almadan bağışladı deniliyor. Aşı savaşının olduğu bir dünyada üretici firma aşıyı bedavaya bağışlar mı?”
Demek ki, Sıhhat Bakanı da, Türkiye’ye yollanan parasız bir aşı olmadığını söylüyor..
Pekala, Kılıçdaroğlu “bedava aşı” muhabbetini nereden çıkartıyor?
Olsa olsa, uyduruyordur..
Öbür ne izahı olabilir ki, devletin açıklamadığı, “bedava aşı” konusunu, Kılıçdaroğlu’nun tez etmesinin?
Parasız aşı olsa.. Ücretsiz veren, reklamı olsun diye bunun duyurusunu yapar..
“Biz sıhhate o kadar çok değer veriyoruz ki.. Her şeyin para olmadığını ispat sadedinde, dost ülkeye bağış yapıyoruz” der, gündeme girerler..
Türkiye açıklama yapar..
“Biz o kadar hatırı sayılır bir ülkeyiz ki, dost ülkeler, sıhhat konusunda bizimle ortak adımlar atıyorlar.. Hatta birçok ülkenin para ile alamadığı aşıları, ücretsiz bile alıyoruz” sıkıntısı..
Bu istikamette iki taraftan da açıklama duymadık..
Lakin Kemal Kılıçdaroğlu, bu türlü bir açıklama varmış üzere, salladı durdu..
Bakan açıklama yaptıktan sonra olsun, tahminen kuyruklarını toplayıp, susarlar diye bekledim.
Ne mümkün?
Dün de, CHP milletvekili Murat Buyruk açtı ağzını..
Saydırdı da saydırdı..
“İlgililerin yapması gereken, Devlet Gereç Ofisi’nin bu bedelsiz aşı karşılığında ödeme yapıp yapmadığını acilen söylemeleridir. Lakin bunu yapmadılar.”
Kendileri bir palavra uyduruyorlar..
Sonra o palavra üzerinden, sorular yöneltiyorlar..
Bakan bir gün evvel açıkladı.. Palavrası cevapladı..
Buna karşın, bakanın açıklaması hiç yokmuş üzere, kendi uydurdukları palavralar üzerinden yeni palavralar ürettiler..
Bakan açık açık söylüyor, “Bedava aşı diye bir şey yok. Öbür ülkeler parası ile alamıyor, ücretsiz aşıyı kim kime veriyor” diyor..
Okuduğunu anlamaktan aciz Murat Buyruk, tekrar soruyor:
“Bedelsiz aşı karşılığında ödeme yapıp yapmadığını acilen söylemeliler.”
Devam ediyor Murat Buyruk:
“Aracı firmanın kasasına girdi mi girmedi mi?”
Bakan diyor ki, “Biz direkt üretici firma ile muhatabız. Ödememizi ona yapıyoruz.”
Nasıl tıp fakültesini bitirmiş ise, Murat Buyruk hâlâ tekrar tekrar soruyor:
“Devlet Materyal Ofisi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı. Hazine ve Maliye Bakanı’nın çıkıp, Sayın Genel Başkanı’mızın evrakıyla ortaya koyduğu teze yanıt vermesi beklenir. ‘DMO, bu aşılar karşılığında 12 milyar doları ödemiştir’ yahut ödememiştir.”
Hani adam uydurma krizine girdiği için, 12 milyon doları, 12 milyar dolar yapıyor ama..
O işin değersiz kısmı..
Bakanın, “Ödeme yaptık” dediği bahiste, Murat Buyruk papağan üzere, “Ödeme yaptınız mı, yapmadınız mı?” diye soruyor..
Olağan aşının başına, işkembeden uydurduğu “bedelsiz” ifadesini ekleyerek..
Bunlar nasıl milletvekili olmuş, nasıl tıp tabibi olmuş, nasıl fakülte bitirmişler, hayret etmemek elde değil..
Bir de demesin mi:
“Bu fatura ödendi. Devlet Materyal Ofisi’nin bir milyon doz aşı için 12 milyon dolar ödediğini biliyoruz. Bu para ödenmiş. Şayet ilgilenirlerse biz de bunların faturalarının hepsi tek tek var. Aslında bakanın açıklamasından da biraz laf kalabalığı lakin paranın ödendiğini anlıyoruz.”
Sahiden hayret etmemek elde değil..
Bakan birinci andan itibaren, “Para ile aldık. Kim kime ücretsiz aşı verir” diyor.
Bunlar laf kalabalığı ile, “Bedelsiz aşı” diyorlar. “Bedava aşı” diyorlar..
Sonra da..
“Bedelsiz aşıya para ödedik” diyorlar..
Dürüstlük moduna yatarak, “Bizde faturaları var” diye de devam ediyorlar..
Tamam, Bakan da o denli diyor esasen.
“Faturası var” diyor..
“Ödeme yaptık” diyor..
Siz, aşının ücretsiz yollandığını ispatlasanız ya!
Ve şurada sinema kopuyor..
Murat Buyruk, Bakanın “Aracı yok, direkt üreticiden aşıları aldık” açıklamasına karşın..
Israrla, Türkiye’deki bir firmaya, komite ödendiğini argüman ediyor..
Ve diyor ki:
“Hayır Sayın Bakan o denli değil. O 12 milyon dolar, yani bir milyon aşının bedeli, aracı firmanın Türkiye Cumhuriyeti’nden tahsil ettiği toplam komitedir.”
Olay burada kolaylaşıyor..
Madem aracı firma, Türkiye’den 12 milyon dolar tahsil etmiş.
Bunu “komisyon” olarak almış.
Bütün dokümanların elinde olduğunu tez eden Murat Buyruk, o belgeyi kamuoyuna açıklar, iş biter..
Biz de Sıhhat Bakanı’na deriz ki, “Hani ortacısı yoktu? Hani direkt üreticiye ödeme yapmıştınız? Şu kadar ödemeyi üretici firmaya yapmışsınız lakin. Bakın 12 milyon doları da, Türkiye’deki firmaya yapmışsınız.”
Bunu diyebilmemiz için, aşıların bir kısmı için üretici firmaya, 1 milyon dozluk kısmı için de aracı firmaya ödeme yapılmış olması lazım..
Hani “komisyon faturası”ndan vazgeçtik de..
Murat Beyefendi bari, faturaların bir kısmının Çin’deki firmadan, bir kısmının da aracı firmadan alındığını gösterse..
Gösterse de, biz de kendisine “Yaptığınız, Türkiye’yi milletlerarası arenada itibarsızlaştırmaktır” demesek..
“Yaptığınız hainliktir” demesek.”
Haber7
