Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı öncülüğünde Tersane İstanbul’da hibrit olarak düzenlenen Türkiye Denizcilik Doruğu, ikinci gününde devam ediyor.
Tepe kapsamında düzenlenen Mavi Vatan Stratejisi oturumunda konuşan Kacır, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumunun (TÜBİTAK) ve Savunma Sanayii Araştırma Geliştirme Enstitüsü olarak Deniz Kuvvetleri Komutanlığının muhtaçlıkları doğrultusunda yerli mühimmatlar geliştirmek için ağır gayret içerisinde olduklarının altını çizdi.
Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır, bugün Türkiye’nin kendi savaş gemisini tasarlayan, inşa eden ve idamesini yapabilen 10 ülke ortasında olduğunu, bunun da Türkiye’nin ve endüstrinin bir başarısı olduğunu söyledi.
3 tarafı denizlerle çevrili bir ülke olarak tarih boyunca medeniyetimiz ve mevcudiyetimizi sağlamak üzere Türk deniz kuvvetleriyle kıymetli bir yere gelindiğini ve güçlü donanmaya sahip olma argümanının taşınıldığını belirten Kacır, “Nice kahraman denizci yetiştirmiş bir milletiz ve büyük deniz zaferlerine imza atmış bir ecdadın torunlarıyız.” tabirlerini kullandı.
Kacır, şunları kaydetti:
“Biz de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı olarak gerek bugünkü deniz zaferlerine ve denizlerdeki güç zaferlerine dayanak olacak sanayi adımlarını Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sürdürdüğümüz ulusal teknoloji atağı sayesinde ortaya koymaya çaba ediyoruz. Ulusal teknoloji atağı dediğimizde Türkiye’nin stratejik bağımsızlığını sürdürebilmek için kesinlikle yerli ve ulusal olarak geliştirmesi, üretmesi ve rekabetçi biçimde dünyaya ihraç edebilmesi ismine gerekli tüm eserleri, sistemleri, platformları, alt sistemleri, teknolojileri üretebilme seyahatinden bahsediyoruz. Bir yandan özel dalımıza dayanak olurken bir yandan kendi bünyemizdeki enstitülerimizle bilhassa TÜBİTAK enstitümüzle bu seyahate katkı vermeye uğraş ediyoruz.
Deniz platformlarımız için geliştirilen yeni kuşak füze sistemlerinden Kuzgun, Gökdoğan, Bozdoğan, SOM ve SOM-J füzelerinin deniz platformlarından atılmasına yönelik çalışmalarımızı yürütüyoruz. Tekrar misal halde TÜBİTAK Bilgem bünyesinde de deniz savunmasına ait bilhassa elektronik alanında kritik ve stratejik projelere imza atmaya çaba ediyoruz.”
“TÜRKİYE’NİN 155 BİNE YAKIN GEMİ ADAMI VAR”
Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Selim Dursun da “Biz ticaretimizi, siyasetimizi, geleceğimizi, turizmimizi denizden elde edilen bütün nimetler ismine her şeyi yapıyoruz.” dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak son yıllarda yaptıkları düzenlemelerle bölümün önünü açıp dünyada kelam sahibi olacak atılımlara yardımcı olduklarını belirten Dursun, “Örnekler verebiliriz. Türk sahipliği gemilerimizle 15. sıraya yükseldik. Bu kadar denizci ülkelerin olduğu yerde geçmişe baktığımızda kıyaslama noktasında çok gemi adamı yetiştiriyoruz. Türkiye’nin 155 bine yakın gemi adamı var. Bunları denizlere hakim ve aktif olmak ismine yapıyoruz.” diye konuştu.
Dursun, “Sektörde bir çok farklılık getirecek çalışmalar yapıyoruz lakin asıl olan bizim son 20 yılda 37 tersaneden 87 tersaneye çıkmamız ve bu kabiliyet ve kapasitemizi artık damga vuracak halde yazmış oluyoruz.” tabirlerini kullandı.
Dursun, gemi tamir bakımında Türkiye’nin dünyada 9. sırada olduğunu belirterek, “Biz imalatta da çok uygunuz. Teknolojik ve teknik olarak yapılması gereken şeyi bizim insanımız çok daha rahat ve çabuk başarıyor.” biçiminde konuştu.
Güç ve Olağan Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alparslan Bayraktar ise Türkiye’nin önünde iki tane değerli açmazı olduğunu belirterek, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Bunlardan bir tanesi Türkiye güç talebi artan bir ülke, münasebetiyle artan talebi karşılamak ismine yatırımlarımızı yapmamız lazım. Güç kaynaklarını, güç güvenliğini sağlayacak biçimde ülkeye getirmemiz lazım. Elbette daha rekabetçi, daha güç getirilebilir ve daha ucuz kurallarda enerjiyi getirmemiz lazım. Bunu vatandaşa sunmamız lazım. İkinci en kıymetli zorluk Türkiye’nin maalesef güçteki dışa bağımlılığı. Türkiye son 10 yılda güç ithalatında neredeyse ortalama 40 milyar dolar para ödüyor. Bu ödenen ve cari açığın tahminen de ana sebeplerinden biri olan güç ithalatıyla bir formda başa çıkmamız gerekiyor. Bunu kesinlikle düşürmemiz gerekiyor. 2002-2016 periyodunda benim güçte bir sıfır ismini verdiğim güç dönüşümünde birinci olarak biz Türkiye’nin güç güvenliğini sağlamak ismine muhtaçlık olan yatırımlara odaklandık. Piyasa ıslahatlarını yaptık. Bugün Türkiye’deki elektrik piyasası birebir Avrupa’daki üzere oradaki normları oradaki regülasyonları hayata geçirmek suretiyle özgür rekabetçi bir elektrik ve güç piyasası oldu.
2016 yılına geldiğimizde ulusal güç ve maden siyasetinde şunu hedefledik. Evet güç yatırımlarımız, güç talebine yönelik adımları atacağız ancak Türkiye’nin dışa bağımlılığını azaltacak. Zira bunun bizim iktisadi manada tesiri olağanüstü ağır. Bir taraftan milletlerarası tesiri çok fazla. Evet Türkiye güç açısından genel kabul gördüğü formda güçte kaynak açısından varlıklı bir ülke değil üzere algılanıyordu ancak etrafımızda birçok güç kaynağı açısından varlıklı olan ülke var. Münasebetiyle buralardan enerjiyi temin etmek mümkün lakin o ülkelerdeki gelişebilecek siyasi krizler bunlar yaşadık.”
Geçen 5 yıl içerisinde bunlarının hepsinin Türkiye’nin güç güvenliğinde çok direkt bir bağının olduğunu belirten Bayraktar, “Hem güç güvenliği açısından hem iktisadi açıdan bu dışa bağımlılığı azaltmak ismine biz yüzde 92 oranında dışa bağımlı olduğumuz petrolde, neredeyse tamamını ithal ettiğimiz doğalgazda, yeni bir arama ve üretim programı geliştirdik. Bu program 2017-2023 yıllarını kapsar. Birinci fazını o denli tabir edebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.
Haber7
