İşte Osman Müftüoğlu’nun “Beynimiz arızaya mı geçti” adlı yazısından o kısım;
Pandemi sürecinde çok sık tekrarladığımız tavsiyelerden biri de şu oldu: “Duygularınızı iyileştirip olumlu bir bakış açısı geliştirin; hafızanızı güçlendirip bilişsel performansınızı olabildiğince yükseltin!”
Bu çok kıymetli tavsiyemiz maalesef ağır pandemi gündeminin gölgesinde kaldı; beyinlerimiz, daha doğrusu ruhsal ömrümüz da pandemiden nasibini aldı, almaya da devam ediyor. Velhasıl kelamı çok fazla uzatmaya gerek yok. Pandeminin oluşturduğu insani hasarlardan biri de “ARIZALI BEYİNLER” oldu. Pekala, sonuç mu?
ÖNEMLİ! YENİ BİR SORUN: ARIZALI BEYİN
Pandemide “uykusuzluk, depresyon, obezite salgınlarına” ek olarak bizi bekleyen yeni bir sorun var: ARIZALI BEYİN SALGINI.
Sinsice ilerleyen bu muazzam salgının, “pandemideki psikiyatrik problemlerin sayısını arttıracağından, dert bozukluğu, takıntılar, depresyon dahil pek çok ruhsal probleme tepe yaptıracağından, çocuklarımızda IQ kaybını, yaşlılarımızda bellek zayıflamasını hızlandıracağından” korkan bilim insanlarının sayısı hayli fazla. Üzülerek belirteyim, metilfenidat üzere uyarıcı ilaçlar kullanan çocuklar, gençler ve yetişkinlerin sayısı artıyor. Çünkü dikkat dağınıklığı problemi neredeyse uçuşa geçmiş durumda. Sıhhat uzmanları, çocuk ve ergenlerdeki öğrenme zahmetlerinden önemli ölçüde rahatsızlar. Nörologlar ise “Eğer bu türlü giderse Alzheimer hastalığı önümüzdeki günlerde en süratli büyüyen sıhhat problemlerinden biri olacak” diye korkuyorlar. Velhasıl şayet bu PANDEMİ SORUNUNA bir an evvel “Dur” diyemezsek, şayet onu global işbirliğiyle bir an evvel başımızdan defedemezsek yalnızca bugün yaşadıklarımız değil, yarınki sıhhat kayıplarımız da büyüyecek. İşte bu nedenle “ARIZALI BEYİN” problemine farklı bir başlık açmamızda ve hususa biraz daha odaklanmamızda fayda var.
Haber7
