Hürriyet gazetesinden Orkun Ün’ün, “Meğer o kuyruktakiler figüranmış” başlıklı yazısı şöyle:
“Nusret’in dükkanları önündeki kalabalığa hiç anlam veremiyordum. ‘Yağmur çamur dinlemeyen yüzlerce kişi, kapıda içeriye girmek için sıra bekliyor, bu nasıl olur’ diyordum. İçeride bedava dağıtılan bir şey de yok üstelik’ diye hayret ediyordum. Kısmen bazı cevaplara ulaştım.
İddialara göre (aslında bu iddiaları yazıyı yazmadan önce sağlam kanıtlara dayandırdım) Nusret’in, Etiler ve Nişantaşı’ndaki şubelerinde kapılarda figüranlar bekliyormuş.
Bir düşünsenize. Nusret’in restoranına gidip, içeceğinden salatasına. Ara sıcaklardan ana yemeğe bir ziyafet çekecekseniz eğer. Kişi başı en az 1500 TL’yi gözden çıkarmanız lazım. Tercihlerinize göre bu tutar uçuk rakamlara kadar çıkabiliyor.
Siz kişi başı 1500 TL vereceğiniz bir yere girmek için sıra bekler misiniz? Yağmur çamurda sırılsıklam olmayı göze alıp, ‘Amaaan olsun yeter ki içeriye gireyim’ deyip orada dikilir misiniz? Ben ödeyeceğiniz en düşük (!) ücreti yazdım.
Biraz daha yükseltelim. Kişi başı 3 bin lira ödeyeceğinizi varsayalım. Toplu taşıma ile gitmezsiniz diye tahmin ediyorum restorana. E o kalabalığın her biri arabasıyla gelse, Etiler’de de Nişantaşı’nda da o talebi karşılayacak bir vale sistemi, hadi valeyi geçtim otopark alanı yok.
Kafam bu sorularla meşgulken, Nusret’in Nişantaşı’ndaki yeni şubesinin önünden geçtim. Yağmur yağıyor. Hava nasıl serin belli değil. Ama kapıdaki kuyruk Maçka’dan Hüsrev Gerede Caddesi’nin başına kadar uzuyor.
Yok mümkün değil. Gerçekten olacak iş değil. Benzer kuyruklar Beşiktaş’taki Midyeci Ahmet’in önünde de sık sık görülüyor. Meğer o işin gerçeği zaten bilinen bir durummuş.
Yakındaki bir üniversitenin öğrencilerine Midyeci Ahmet’in ekibi tarafından 150 lira ödeniyormuş. Ve o para karşılığında öğrencilerin sıraya girmeleri, sıranın başına geldikten sonra tekrar en sonuna doğru geçmeleri isteniyormuş.”
Haber7