“Şayet 5G teknolojisini kullanmak istiyorsanız… Ya da yakın gelecekte seri üretime başlayacağınız elektrikli yerli araba TOGG’un yollarında sıkıntısız ilerlemesini istiyorsanız. Uzayda olmalısınız” diyen Hasan Öztürk kıymetli değerlendirmelerde bulundu.
Hasan Öztürk’ün çok konuşulan köşe yazısı:
TOGG’un tam otonom olarak yollarda dolaşabilmesi için… Her bir TOGG aracının birbiriyle irtibat içinde kalabilmesi için… Hatta, şoföründen, yolcusuna tümünün can güvenliğinin temini için uzayda olmalısınız.
İnsansız hava araçlarınız İHA’lar ve SİHA’ları uçurabilmeniz… İtimatla meskenlerine dönmelerini sağlamanız… Sıfır yanılgı ile amaçlarını bulmasını temin etmeniz için… Uzayda olmanız gerekir.
Google’nin haritalarına muhtaç olmak istemiyorsanız. İnançlı müşahede, inançlı haberleşme istiyorsanız uzayda olmanız gerekiyor.
Savunma sanayiindeki silah ve mühimmatlarınızın aktifliği, güvenliği ve yerliliği konusunda uğraşınız gelip de bir noktada tıkanıyorsa… Uzayda olmanız gerekiyor.
Ve Türkiye hem savunma sanayiinde geldi nokta itibariyle hem dünyadaki haberleşmenin geldiği evre uzaysız olmayacağını gösteriyor.
UZAY PROGRAMI, BAŞLANGIÇ DEĞİL SONUÇTUR
Türkiye uzay çalışmalarına yeni başlamadı. Dahası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 basamaklı olarak ilan ettiği uzay hareket planı nihayettir. Yani başlangıç değil, sonuçtur.
***
İşin Ay ile ilgili kısmına ve uzaya bir Türk’ü gönderme fikrine gelince… Bize nazaran bu iki konu, Türkiye’nin uzay çalışmalarının “kaymağı”dır, gösterisidir. Tanınan tarafıdır.
***
Uzay çalışmalarının asıl kıymetli kısmı, 5 G teknolojisinin kullanımı, savunma sanayii ve TOGG üzere otonom sürüş özelliklerine sahip yeni teknolojilerde olmazsa olmazımız “uydularımız”ın güvenliğidir.
***
Türkiye, bir uzay aracını Cumhuriyet’in 100’ncü yılında Ay’a sert iniş yaptıracak. Yani çakılacak. Ancak daha değerlisi, kendi uydularını, evvel kendi denetimindeki (ortaklıklar) sonra kendi roketleriyle “yörüngeye” oturtacak.
Aslında iki gündür “Uzay projesini” şuurlu bir halde itibarsızlaştırmak isteyenleri rahatsız eden de bu!
Zira, Türkiye’nin kendi uydusunu, kendi roketiyle kendi belirlediği yörüngeye oturması ve bu bilginin yalnızca Türkiye’de olması, TOGG’undan, İHA ve SİHA’larına kadar. Oradan savunma sanayindeki irtibattan, vatandaşlarımızın inançlı haberleşmesine kadar bütün “yeni hayatı” güvenlikli hale getirecektir.
Kıyamette buradan kopuyor işte..!
Yerli uydularımızın yörüngelerinin bilgileri ellerinde olsun istiyorlar. Dahası tıpkı 1945’lerdeki üzere, “Siz yapmayın. Biz verelim” diyorlar.
Dün, Nuri Demirağ’ın açtığı uçak fabrikasını kapattırıp, uçak ihraç eden bir Türkiye’den, uçak ithal eden Türkiye haline nasıl getirdilerse bizi, bugün yeniden birebir sistemi deniyorlar.
Savunma endüstrimizde de birebiri yaptılar. Yüzde 80 dışa bağımlıydık ve istediklerini veriyorlar istemediklerini vermiyorlardı. O yüzden Kıbrıs Barış Harekatı’nda savaş uçaklarımız için tekerlek lastiği bile bulamayacak hale geldik.
NATO ortağımız Almanya, PKK terör örgütü ile gayretimizde paramızla aldığımız araçların kullanımını bile engelledi.
UZAY PROJESİ ŞAMPİYONLAR LİGİNE ÇIKMA PROJESİDİR
Bütün bu geçmişte yaşadığımız deneyimin sonunda bugün savunma sanayiinde yüzde 70’leri aşan bir orana geldi. 2002 yılında 5.5 milyar dolarlık hacimle 66 savunma projesi varken bugün 60 milyar dolar hacimli 700 savunma projemiz var.
***
Türkiye bir üst lige çıkmak hatta birinci lige çıkma konusundaki iradesini “Uzay projesini” açıklayarak ilan etmiştir.
Bütün altlıklar tamamlanmıştır. Bundan sonrası, yalnızca ve yalnızca takvime uymaktan ibarettir.
Türkiye, uzayda kendi uydularını kendi roketleriyle fırlattığı gün birinci ligdedir ve global bir aktördür.
İnşallah o günleri göreceğiz.
Yeni anayasa, güç ancak imkansız değil
Her fikrin, her siyasi görüşün temsil edildiği bir parlamentomuz var.
Bu tablo ister istemez anayasa değişikliği konusunda “uzlaşma” mecburiliği getiriyor. İşte bu mecburilik bize nazaran Türkiye’nin ve Türk demokrasisinin büyük talihidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “100’ncü yıla orijinal bir anayasa ile girelim” cümlesini duyduğumda, “Uzlaşmak zorunda kalınan Meclis aritmetiğinin” bir talih olduğunu düşündüm.
Kimse kimseye bir şey dayatamaz. Kimse “Ben yaptım oldu” diyemez. Bu tablo hepimizi ilgilendiren anayasanın üretimi için fırsattır.
Bir şey daha, yeni anayasa Meclis’ten referandum kuralı gerektirmeden geçse bile millete sunulacak.
Referandum ile yeni anayasa, halka da sorulacak.
Türkiye, Kovid-19 pandemisinden sonra kurulacak yeni dünyada güçlü ve tesirli olmak için uzay projesi dahil birçok projeyi hayata geçirmeye çalışırken, mevzuatını da başta yeni anayasa ile baştan sona düzenlemek istiyor.
Güç. Ancak imkansız değil.
Üzerimize düşeni yapacağız.
Haber7
