Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, bugünkü köşe yazısında, Ruhsar Pekcan’ın eşinin şirketinin Ticaret Bakanlığı’ndaki ihaleyi kazanması ve Pekcan’ın vazifeden alınma sürecini yazdı. Etik olmayan sürecin aslında ihale baronlarının zoruna gittiği ortaya çıktı.
Ali Karahasanoğlu’nun bugünkü yazısından ilgili kısım şöyle:
Öncelikle belirteyim..
Ruhsar Pekcan ile tanışıklığım yok.
Hayatımda hiç karşılaşmadım.
Bugüne kadar hiç telefonla dahi görüşmedim.
Yazacaklarımı, bu çerçevede bir hakkaniyet değerlendirmesi olarak görün..
Buradaki iftiraya sessiz kalırsak..
Yarın 128 milyar dolar üzerinden atılan iftiralara da, daima birlikte karşı çıkamayız..
Piyasa, ihale baronlarına kalır..
Mafya babalarına kalır..
Yüksek fiyatla mal satamadığı için, gazetecilerle ortak çalışıp, ihaleleri kapatmak isteyenlere kalır..
Bu vesile ile şunu da hatırlatayım..
Tam da, Ticaret Bakanı hakkında savların yayınlanması sonrasına denk gelen bakan değişikliği, güya haberlerle ilişkili imiş gibi gösterilmeye çalışılıyor..
Bence haberlerle, bakan değişikliğinin uzaktan yakından ilgisi yok..
Tahminen şu olabilir, bakanın değiştirileceğini haber alan derindekiler..
Buradan siyasi bir getirisi kazanacaklarını düşünerek, bu iddiayı ortaya atıp, “sanki bir yolsuzluk varmış da, onun sonrasında mecburi olarak vazife değişikliği yapılmış” gibi algı oluşturmaya çalışmış olabilir.
Birileri ne kadar derin hesaplar yaparsa yapsın..
Biz olayı net olarak ortaya koymaya çalışalım..
Tez şu idi:
“Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın eşi Hasan Pekcan’ın ortağı olduğu Nanoksia Biyoteknoloji ve Karon Mühendislik firmaları, bakanlık bünyesindeki kurumlara toplam 9 milyon TL’lik dezenfektan sattı.”
Haberin tek sözüne dokunmadım.
Daha birkaç ay evvel, askeriye içindeki hainlerin bilgi sızdırıp, Libya’daki askeri varlığımızı sorgulattırdığı bir karanlık site, artık de ihale baronlarının sızdırdığı haberle karşımıza çıkmış oldu.
Ticaret Bakanlığı yanıt verdi..
Yanıt şöyle:
“27 Şubat-23 Aralık 2020 tarihleri ortasında, Karon Mühendislik ve Nanoksia Biyoteknoloji şirketlerinden Bakanlığımızca 1,5 milyon TL ile 9 milyon TL ortasında dezenfektan alımı yapılarak fatura kesildiği tarafındaki gerçekle hiçbir alakası olmayan tezler kamuoyunu yanıltacak formda temelsiz ve çarpıtılmış olarak yansıtılmaktadır.”
Bakanlık burdaki sözleri, biraz dolambaçlı aktarmış.
Devamı biraz daha net:
“Bakanlığımızca KDV hariç toplam 6.556.816,78 TL fiyatında salgınla uğraşa ait maske, alkol bazlı dezenfektan, siperlik, eldiven üzere eser tedariki yapılmışken, KDV Hariç 507.880 TL’lik dezenfektan Nanoksia Biyoteknoloji firmasından ilgili mevzuatın emredici kararları çerçevesinde gerekli tüm ürün/fiyat araştırmaları yapılarak, piyasa fiyatlarından epeyce aşağıda, adabına uygun bir biçimde gerçekleştirilmiştir.”
Yani tablo şu:
Bakanlığın pandemi periyodunda 9 milyonluk dezenfektan alımını, bakanın eşinin şirketinden yaptığı argüman edilirken..
Bakanlık diyor ki, “Dezenfektan dahil, tüm pandemi temaslı alımımız, 6,5 milyon..”
Diyeceksiniz ki, “Ha 6,5 milyon. Ha 9 milyon..”
Pekala, açıklamaya devam edelim o vakit.
Bakanlık şöyle diyor devamında:
“Üretici Nanoksia Biyoteknoloji firmasından yapılan 507.880 TL’lik dezenfektan tedariği..”
Demek ki ne imiş?
Bakanın eşinin şirketinden alınan dezenfektanın toplam ölçüsü da, 9 milyon değil, 6,5 milyon değil, yalnızca 507 bin TL imiş.
Tekrar itiraz edeceksiniz..
“507 bin TL’lik de olsa, tartışmalı bir alım yapmasaydı, kardeşim” diyeceksiniz.
Artık sıkı durun.
İhale mafyasının gerçek yüzü artık ortaya çıkacak..
İhale baronlarının, karanlık odaları nasıl kullandığının fotoğrafı artık çekilecek..
Siyasetin, ihale mafyası tarafından nasıl formlandığı artık ispatlanacak..
Halkın nasıl kandırılmak istendiği, “yetimin hakkını koruyoruz” algısı oluşturmaya soyunulmuş iken, yetimin hakkını yemek için nasıl kolların sıvandığı şimdi gösterilecek..
Bakanlığın açıklamasının devamındaki kritik cümle şu:
“Direkt üretici firma yerine en iyi fiyat veren ikinci firma tarafından temini gerçekleşseydi 853.600 TL’ye tekabül edecektir.”
Bakanlık kısaca şunu diyor..
“Ben ihale açtım..
İhaleye gelen birinci teklif 507 bin TL.
İkinci teklif ise 853 bin TL.
Ortada 350 bin TL fark var..
Ben şunu mu yapmalı idim: En ucuz teklif, bakanın eşinin ortak olduğu üretici firmanın teklifi. Biz bu teklifi, etik olmadığı için çöpe atalım. Bakanın eşinin ortak olduğu fabrikadan malı alıp, üzerine 350 bin TL bir çırpıda kâr koyup, devlete acımadan fatura edecek olan ikinci teklif sahibinden bu malı alalım.. Devletin kasasından 350 bin TL fazla çıksın.. Fakat olsun.. Bakanın eşi de para kazanmış olsun, bakanın eşinin fabrikasından malı alıp, 350 bin TL kâr ile devlete kakalayan da para kazansın. Karanlık odacılar da, Bakan’ı amaç tahtasına koyamasın.”
Bu mudur, olması gereken?
Şayet bir mal, birebir kalitede,e birebir evsafta, hatta eserin markasına kadar her şey birebir olduğu halde..
Biri başkasından daha yüksek fiyatla karşımıza geldiği halde..
Ucuz teklif yerine, değerlisi alınacak ise..
İşte o vakit, devlet bitmiştir..
Etik de kalmamıştır, ahlak da kalmamıştır..
Ticaret Bakanı’nı suçlayan internet sitesi..
Bakanı suçlayan siyasetçiler..
Teklifler arasındaki nerede ise iki misline yakın farkı niye sorgulamıyorlar..
Şayet, bu fiyat farkında, diğer bir oyun var ise, onu dillendirsinler..
O istikametten suçlama yapsınlar..
Lakin..
“Bakan’ın eşinden mal alınmasın. Bakanın eşinin üreteceği malı, % 80 kâr ile satacak olan başka firmadan mal alınsın” derseniz..
Milletin parasını korumuş olmazsınız.
Milletin parasını, ihale baronlarına yedirmiş olursunuz.
Ve maalesef ki maalesef..
CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da..
Ya siyaset hırsından ötürü..
Ya da..
İhale işlerinde, dürüstlük ismi altında ne numaralar döndüğünü bilmediğinden..
Biraz da, esasen yapılması planlanan bakanlık değişimini istismar ederek..
Dün Ticaret Bakanlığı’ndaki vazife değişimi üzerine diyor ki:
“İstifa etmesi hoş, vazifeden alınması hoş ancak kâfi değil, gereğinin de ayrıyeten yapılması lazım. Bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyiz. Şayet vazifeden ayrıldıysa biliyoruz hangi münasebetle ayrıldığını, istifa ettiğini ya da alındığını. Ancak devletin uğradığı kaybın kesinlikle telafi edilmesi lazım!”
Bakanlık açıkladı.
2. teklif kabul edilse, bakanlığın kaybı 350 bin TL.
Buna karşın, etik olmasa bile, “İlk teklif kabul edildiği için, devletin ziyanı karşılansın” deniyorsa..
Kemal Beyefendi, izah etsin, bu ziyan, hangi ziyan?
İhale baronlarının ziyanı mı?
Haber7
