Başbakanlık Müdafaa Lider Yardımcısı’ndan Çankaya’nın tüm giriş çıkışlarının kapatılmasını isteyen Oktay, “Çankaya Köşkü tarafına kuş uçmayacak! Size ‘Vur emri’ veriyorum” dedi. Oktay, görevlilerin “Efendim, onlar komando, eğitimliler, ağır silahları var. Bizde ağır silah yok” kelamları üzerine ısrar etti: Size ‘vur emri’ veriyorum, sorumlusu benim. Öleceksek ölürüz!
Türkiye’nin 15 Temmuz ihanetiyle karşılaştığı sırada Başbakanlık Müsteşarlığı’na yeni atanmış olan Fuat Oktay, o geceye ait müşahede, tanıklık ve sorumlu olarak aldıkları kritik kararları Yeni Şafak’a açıkladı.
15 Temmuz darbe teşebbüsünü nasıl haber aldınız, reaksiyonunuz ne oldu?
Başbakanlık Müsteşarı olarak vazifeye yeni başlamıştım… Şimdi bir ay bile dolmamıştı. 15 Temmuz Cuma günü öğlenden sonra, iyi hatırlıyorum, Çankaya Köşkü’ndeydik. Kendimizi işlere o kadar kaptırmışız ki, çalışmaktan o vakte kadar yerleşkeyi dolaşmaya bile fırsat bulamamışım. Çalışma arkadaşlarımla birlikte birinci defa yerleşkeyi dolaştık, sonra ana binaya döndük.
‘BU OLAĞAN DEĞİL’ DEDİM
Birkaç gün evvel Genelkurmay Liderimiz Hulusi Akar Paşa bana bir şehit ailemizin durumuyla ilgili bir mevzuyu aktarmış, ben de arkadaşlara “ilgilenelim” demiştim. Ofise geçtiğimizde arkadaşlar bu husustaki gelişmeleri aktardılar ve “İsterseniz Genelkurmay Liderimizi arayalım” dediler. Genelkurmay İkinci Başkanı “Yaşar Güler Paşa ile görüşelim” dedim, aradılar, müsait değilmiş. “Acil görüşmemiz gerekiyor, derhal irtibat kurun” dedim. Tekrar aradılar, “iki kat aşağı inmiş” dediler. Üçüncü sefer aradılar ve “Telefonlara kimse karşılık vermiyor Efendim” dediler. “Bu, asla olağan değil” dediğimi hatırlıyorum.
Bu ortada televizyonlarda “İstanbul’da hareketlenme” şeklinde haberler geçmeye başladı. Derken, bir uçak üzerimizden büyük bir gürültüyle geçti. O kadar alçaktan uçuyorlar ki neredeyse binaya değdi değecek!
“Hayırdır arkadaşlar” dedim, “Nedir bu? Bu saatte bu alçak uçuşu kim yapar???” İlk anda Genelkurmay Lideri ile görüşmek istedim. Özel çizgiden aradık, “Ulaşamıyoruz” dendi. “Hava Kuvvetleri Komutanı’nı bağlayın” dedim, “Ulaşamıyoruz” dendi. Kara Kuvvetleri Kumandanı, Jandarma Genel Kumandanı, MİT Müsteşarı, İçişleri Bakanı, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı… “Ulaşamıyoruz…”
Emniyet İstihbarat Daire Lideri ile görüştüm; gelişmeler hain bir darbe teşebbüsünün başladığını gösteriyordu.
GİRİŞ ÇIKIŞLARI KAPATTIK
O gece oluşturulan kriz merkezlerinden biri de Çankaya Köşkü’ndeydi. Siz de buradaydınız. Neler yaşandı? Hangi kararlar alındı?
Vakit çok süratli ilerliyordu. Öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Başbakanımıza ulaşmaya çalıştık. Her ikisinin de sıhhat durumunun iyi olduğunu öğrendik. Bu bilgi bizim için son derece kritik idi. Kriz masasındaki arkadaşlar başka tüm ilgili bakanlık ve üniteleriyle irtibata geçmeye başladılar.
O an yanımda bulunan Müsteşar Yardımcısı, Güvenlik İşleri Genel Müdürü, İşçi ve Prensipler Genel Müdürü ve ofisteki yakın çalışma arkadaşlarıma talimat verdim: “Burası artık bir Kriz Masasına dönüşmüştür ve siz de bu kriz masasının üyelerisiniz” dedim.
Sonrasında “Başbakanlık Muhafaza Lideri acil gelsin” dedim. Başbakanlık Muhafaza Lideri Sayın Başbakanımızla birlikteydi, Lider Yardımcısını istedim. Kendisine talimatım netti:
“Şu andan itibaren Çankaya’nın tüm giriş çıkışlarını kapatıyor; bilgimiz dışında kimsenin giriş ve çıkışına müsaade etmiyorsunuz! Özellikle Muhafız Alayından Çankaya Köşkü tarafına kuş uçmayacak! Size ‘Vur emri’ veriyorum, ne gelirse gelsin, anında gereğini yapacaksınız!”
“Efendim, onlar komando, eğitimliler, ağır silahları var. Bizde ise ağır silah yok” dedi arkadaşlar. “Ben size ‘neyiniz var ya da yok’ diye sormadım. Sizlere ‘Muhafız Alayından bu tarafa kuş uçurtulmayacak” dedim. “Size ‘vur emri’ veriyorum, sorumlusu benim. Sonuçta öleceksek ölürüz!”
AFAD’DAKİ DENEYİMİMİZ DEVREYE GİRDİ
Başbakanlık Kızılay binasındaki kriz merkezini ivedilikle kapatma kararı alıp, Çankaya Köşkü’ne taşıdık. “Bütün merkez teşkilatlarına tüm vilayetlere bilgi verin, Çankaya kriz merkezidir” dedik. AFAD Başkanlığından geçeli şimdi bir ay olmuştu. Oradaki kriz idaresi deneyimimiz işte tam burada devreye girdi. Elimizdeki imkânlarla anında önlemleri almaya ve gayret etmeye başladık. Bir taraftan daima Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız hakkında bilgi alıyoruz. Meclis Liderimiz İsmail Karaman, birtakım bakanlarımız, milletvekillerimiz ve AK Parti Genel Lider Yardımcılarımız Çankaya Köşkü’ne geldiler. Bakanlar Konseyi Salonunda toplandık.
VERDİĞİM EN KRİTİK KARARLARDAN BİRİSİ BUYDU
Cumhurbaşkanımız “Meydanlara…” çağrısı yaptı, Meclisin açılmasına karar verildi. Milletimiz meydanlara inmeye başladı. Ben de yerimde duramıyorum, “Ben de meydanlara çıkıyorum” dedim. “Sizin buradan çıkmamanız lazım… Size burada gereksinim var” diyor arkadaşlar. “Nasıl çıkmam! Öleceksek daima birlikte öleceğiz. Millet meydanlarda vatanı savunurken ben burada mı duracağım?” diyorum… Dedim ya, yerimde duramıyorum. Tam “Gidiyorum ben” derken bir eski bakanımız “Allah aşkına kal” dedi, “Burası kriz merkezi, devletin mutfağı. Burada kalmak zorundasınız.” Neticede kaldım… Geriye dönüp bakınca görüyorum ki, o gece verdiğim en kritik kararlardan birisi buydu. Pazar günü, yakın çalışma arkadaşlarımızın “10 dakika da olsa gözünüzü birazcık yumsanız iyi olacak. 3 gün oldu hiç gözünüzü yummadınız” diye ısrar ettiklerini hatırlıyorum. 3 gün hiç uyumadık. Durmaksızın ve biran olsun gözümüzü dahi yummaksızın geçen çaba dolu birinci 72 saat. Konuta birinci uğradığımda 8. gündü. Hiç kimse de hiç birimizde kaygıdan, endişeden ve telaştan eser yoktu. Hepimiz gayrette son derece kararlı ve şehadete hazırdık.
DÖNÜM NOKTASI ANLAR
15 Temmuz darbe teşebbüsünün kırılma noktaları nelerdi?
O karanlık günde benim de şahit olduğum yahut geriye dönüp baktığımda çok kritik bulduğum anlar var, kararlar var. Elbette ki bunların içerisinde en değerlisi Cumhurbaşkanımızın televizyon yayına bağlanarak halka seslenmesi, meydanlara davet etmesi ve Meclis’in açılması kararı idi. Bu bir önderin milletiyle buluşması, hemhal olmasıydı. Dünyada eşine az rastlanır bir tesir yarattı bu davet milletimiz nezdinde. Cumhurbaşkanımız “meydanlar” dedikten sonra milletimiz sokaklara döküldü. Bu millet, bu ulu millet, devletini hainlere bırakmamak için tankların, helikopterlerin, hatta uçakların önüne attı kendini. Milletimiz o kadar vakur ve kararlı, şehadete o kadar hazır ki vatanı için vefata güle oynaya gidiyor… Şehadet başım üstüne diyen bir milleti kimse yenemez!
DİRENEN HERKESE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM
Kanımca, Cumhurbaşkanımızın İstanbul Atatürk Havalimanına ulaşarak milleti ile buluşması, Başbakanımızın “Bu bir kalkışmadır” açıklaması, 1. Ordu Kumandanını Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın talimatları ile Genelkurmay Başkanlığı’na vekaleten atamamız, Genelkurmay Lideri Hulusi Akar’ı Çankaya Köşkü’ne almamız, Akıncı Üssündeki pistin kullanılmaz hale getirilmesi, hain FETÖ darbecilerine karşı Ankara dışından uçakların gayretimize dayanağa gelmesi, Ömer Halisdemir şehidimizin hain FETÖ’cü terörist Semih Terzi’yi etkisiz hale getirmesi en kritik kırılma anlarındandır. TRT’nin tekrar ele geçirilmesi, birçok medya kuruluşumuzun darbeye karşı kararlı yayınları, Malatya Erhaç Üssünden havalanarak kalkışmanın ikinci evresini başlatmak isteyen uçakların kalkışının vatandaşlarımız tarafından engellenmesi… O kadar çok ki kırılma anları… İsimsiz birçok kahramanı var bu ulu çabanın. Her bir şehidimiz her bir gazimiz ve meydanlardaki, sokaklardaki milletimizin her bir ferdi hain FETÖ darbecilerine karşı kırılma anıdır.
Bu vesileyle, tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlıklı uzun ömürler dilerim. FETÖ darbe teşebbüsüne direnen milletimizin her bir ferdine de şükranlarımı sunarım.
MUHAFIZ ALAYI’NA İNERSENİZ SİZİ KÖŞK’E ALMAYIZ!
Darbeciler tarafından derdest edilen Hulusi Akar, daha sonra helikopterle Çankaya Köşkü’ne getirildi. Yanında darbeci Mehmet Dişli de bulunuyordu. Hulusi Akar Köşk’e geldikten sonra neler yaşandı, Dişli’nin gözaltına alınma süreci nasıl oldu?
O gece 2 kritik olay yaşadık esasen: Birincisi Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımızın talimatıyla Genelkurmay Başkanı’nın vazifeden alınması idi. O süreci yaptık ve Ümit Paşa’yı vekâleten Genelkurmay Lideri atadık… Sonrasında, Hulusi Paşa’yı helikopterle Çankaya’ya getireceğiz dediler. İki helikopter pistimiz var, biri Çankaya Köşkü’nde, biri Muhafız Alayı’nda. O saatlerde Muhafız Alayı’nın darbe teşebbüsünün merkezlerinden birisi olduğunu biliyorduk. “Muhafız Alayı’na ineceğiz” dediler. Müsaade vermedik! “Muhafız alayına inemezsiniz. Oraya inerseniz, sizi Çankaya Köşkü’ne almayız!” dedik. Olurdu olmazdı derken “Tamam” dediler, “Çankaya Köşkü’ne geliyoruz”. İndiler, ben de gidip Genelkurmay Liderimizi aldım sağ salim, çok şükür. Dişli evvel geçersiz bir kimlik sergilemiştir. Darbeci teröristlerden olduğu anlaşılınca da gözaltına alınmıştır.
DİNLEMEDİK BOMBALADIK
15 Temmuz darbe teşebbüsünün komuta merkezi Akıncı Üssü’nün bombalanması talimatı nasıl alındı? Darbe teşebbüsünün başarısız olduğunu ve yakalanacağını anlayan darbeciler pazarlık yapmaya çalıştı mı?
Uçaklar Akıncı’dan, helikopterler de Kara Havacılık’tan kalkıyor… Pisti etkisiz hale getirmemiz, Akıncı’dan uçak kaldırmamamız gerekiyor. Onun için de üsse girilmesi lazım, operasyon yapmak için… “Kimsenin bilmediği bir giriş var mı” diye Savunma Sanayii Lideri ve TUSAŞ Genel Müdürü dâhil, arkadaşları sıkıştırıyoruz. Operasyon için Emniyet Genel Müdürü’nden takviye istiyoruz, “Burada kimse kalmadı, 1-2 saat dayanabilir misiniz? Dışarıdan grup getirtiyorum” diyor bana. Fakat bir an evvel girmek zorundayız! Bu ortada Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız savaş uçaklarını Ankara’ya yönlendiriyor ve beraberinde dışarıdan gelen gruplar de yetişiyor.
Akıncı Üssündekiler pazarlık yapmaya çalışıyorlardı. Lakin hem Cumhurbaşkanımız hem Başbakanımız “bombalayın” talimatı verdiler. Ardından birçok yer gerisi arkasına denetim altına alındı, hamdolsun.
DÜNYA İÇİN DE EMSALSİZ BİR ZAFER
Milletin kendilerine emanet ettiği uçakları, helikopteri, tankı, topu milletine karşı kullanabilecek kadar acımasız, vicdansız, alçak, hain bir yapı FETÖ. Bunlar devlet yapılanmasına, devlet idaresine kastettiler. Bu hainlerin karanlık emelleri, Cumhurbaşkanımız liderliğinde kendi iradesine, istiklaline, bağımsızlığına ve demokrasisine sahip çıkan milletimiz tarafından püskürtüldü. Bu millet meydanlarda egemenliğin sahibinin bizatihi kendisi olduğunu ilan etti. Bu, Türkiye için olduğu kadar, dünya için de emsalsiz bir zaferdir. Kelam konusu vatan, bayrak, devlet olduğunda başkanı ile birlikte tanklara, toplara, silahlara korkusuzca göğüs geren yiğit bir millet gördü o gece dünya.
15 Temmuz’un akabinde FETÖ’nün, bürokrasi ve askeriye başta olmak üzere tüm alanları nasıl kirlettiği, paralel devlet yapılanmasıyla devlet tertibini nasıl baypas etmeye çalıştığı, bürokrasi, medya ve STK’lardaki yapılanmalarıyla ülkenin gerçek sıkıntılarının tahlilini nasıl engellediği, terörle çabayı nasıl sekteye uğrattığı daha net ortaya çıktı.
Yerli ve ulusal ögelerin Türkiye ortak paydasında buluşmasıyla, ülkenin gerçek problemlerine tahliller üretmenin nasıl bir sinerji oluşturduğuna daima birlikte şahit olduk. Millet iradesiyle devletin yine yapılandırılması talebi başarıldı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu periyodun en değerli değişimlerinden birisi oldu. Nihayetinde, Türkiye Cumhuriyeti devleti yeni hükümet sistemiyle çok daha güçlü ve milletin iradesinin tek güç olarak konumlandığı bir devlet oldu. Yeni sistemle de son 3 yılda çok önemli stratejik kazanımlar elde edildi.
Haber7
