İşte Acet’in o yazısı;
Geçen hafta Merkez Bankası, siyaset faizini piyasaların beklentisinin de üstüne çıkarak, 200 puan artırdı.
Birinci gün pek bir kıpırdanma olmasa da, bu kararın Pazartesi’den itibaren döviz kurları üzerindeki tesirini net bir halde görmeye başladık.
Türk Lirası paha kazandı, dolar 7,40 düzeylerinin altını gördü.
Bu yazıya başlamadan evvel görüşlerine başvurduğum iktisat etraflarından dinlediğime nazaran, Noel tatili olmasaydı bu günlerde daha fazla yatırımcı Türkiye’ye yönelecek, bu da dolar kurunu daha da gerilere çekecekti.
Tatile giden yatırımcılar çok fazla yatırım yapmazlar deniyor.
Ocak ayının 15’inden itibaren para girişinin daha da hızlanacağı öngörülüyor.
Bu bu türlü diye faize iyi gözle bakacak değiliz olağan. Fakat bu tipten kararların mecburiyet gerektiren durumlarda alındığını akıldan çıkarmamak lazım.
Kur yükselince bu otomatikman enflasyona yansıyor.
Enflasyonda ‘kur etkisi’ diye bir kavram var malum.
Bugünkü enflasyon oranlarında da dolar kurunun önemli tesiri bulunuyor.
Türkiye açık bir iktisada sahip olduğu için, ithal eserlere toplumun ilgisi yüksek düzeylerde olduğu için, bu cinsten eserlerdeki fiyat artışları yerli eserler üzerinde de ‘yakınsama’ etkisi oluşturduğu için, yüksek döviz kurları günlük hayatımızı negatif tarafta etkiliyor.
Satın alma gücümüz düşüyor, araba almak, yurt dışına seyahat etmek, yabancı marka cep telefonu almak eskisi üzere kolay değil artık.
Bu anlattıklarımızı herkes kendi hayatında yaşadığı için uzun uzun diğer örnekler vermeye de gerek yok aslında.
DOLAR DÜŞTÜKÇE TÜRK LİRASI’NA GEÇİŞ OLUR MU?
Kurların yüksekliğine karşın beşerler döviz almaktan vazgeçmiş değil.
Bana denilene nazaran, bankalardaki döviz hesapları yurtdışındaki yabancıları da kattığınız vakit 260 milyar doları buluyor.
Bu bir rekor.
Demek ki beşerler son periyotta, eline ne geçiyorsa çabucak dövize çevirip beklemeye geçme üzere bir alışkanlık edinmişler.
Sanki neden?
Mevduat sahiplerinin Türk Lirası’nda kaldıkları periyotta bundan ötürü pişmanlık yaşadıkları devirler geçirdik.
Örneğin, Mart ayında korona pandemisi bütün dünyayı sardığında, para ünitesi bundan en fazla etkilenen ülkelerden biri de Türkiye oldu.
O periyot prestijiyle dövizin daha fazla yükselmeyeceğini düşünerek ‘yanlış ayakta’ yakalananların itimat meselesini hala aşamadıkları anlaşılıyor.
Olağan bir de ABD’deki Joe Biden periyodunun Türkiye ile ilgilere nasıl başlayacağı, nasıl ilerleyeceği konusunda yaşanan belirsizlikler var.
Son bir buçuk ayda, dolar kurunda yüzde 10’luk bir gerileme olmasına karşın, bankalardaki döviz mevduatlarında bir gevşeme olmaması oldukça dikkat cazip bir durum.
Kulak verdiğim çevreler, bunun yavaş yavaş başlayacağını öngörüyor.
Sonuçta parası olan herkes için, kâr-zarar hesabıyla hareket etme dışında bir seçenek olmadığı için, dolar düşmeye devam ettikçe döviz mevduatlarında çözülme kaçınılmaz hale gelecek demektir.
Yani yakın geçmişte Türk Lirası’nda kaldığı için pişmanlık yaşayanlar, bu sefer dövizde kalmanın maliyetine katlanarak iki kez kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabilir.
YURTDIŞINDAN DÖVİZ GİRİŞİ EPEYCE DOLARIN ATEŞİ DÜŞÜYOR
Birebir çevreler, ilerleyen devirlerde faiz oranlarını stabil olacağı konusunda bir öngörüde bulunuyorlar.
“Kısa vadede indirim de olmayacak, yükseltme de” şeklinde bir görüş serdediliyor.
Enflasyonun aşağı hakikat yöneleceği ana kadar sıkı duruşun korunacağı tarafında bir beklenti var.
Bunun da Nisan ayından itibaren yaz aylarına gerçek mümkün olabileceği söyleniyor.
Enflasyonun inmesiyle birlikte esasen faizler de otomatikman inmeye başlayacak.
Dolar kurundaki gerilemenin temel nedeni yurtdışından Türkiye’ye döviz girişinin yine başlaması.
Ocak-Kasım devrinde Türkiye’den çıkan para ölçüsü 11 milyar doların üzerindeydi.
Son bir buçuk aydır bu durum aksine döndü.
Piyasa dostu iletilerin tesiriyle toplamda 5 milyar dolara yakın para giriş yaptı.
Denilene nazaran yalnızca geçen hafta 2 milyar dolara yakın para Türkiye’ye geldi.
Bu akışın Noel sonrası devam etmesi için koşulların daha elverişli olduğu söylenebilir.
Haber7
