Türkiye Fikir Platformu’nun yaptığı açıklama;
Ayasofya Kebir Camii Şerif açılışından rahatsız olanlar, hutbe üzerinden Diyanet İşleri Lideri Prof. Dr. Ali Erbaş’a saldırıyor!
Dün İstanbul tarihi bir gün yaşadı. Dün yalnızca ülkemiz için değil, daha evvel İstanbuldan yönetilen, İbrahim Milletinin bir devamı olan Muhammed ümmeti, Osmanlı Milletler topluluğu, Doğu Roma Milletler topluluğu, İbrahimi gelenekten gelen Ortodoks milleti için bir milad oldu.
Bu süreç tarihin uyanışı, bir medeniyet ırmağının yatağına geri dönüşü üzere özel bir mana taşıyor.
Dün İstanbuldan yönetilen halklar, bugün Dünyanın üçte ikisinde hala varlıklarını muhafazaya devam ediyorlar. Ayasofyanın ibadete açılışı bu halklara verilen bir uyanış iletisidir. “Kalk borusu”dur.
Daha evvel sayın Cumhurbaşkanımızın okuduğu Fatih Vakfiyesi, siyasi manada, Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin emaneti ile ilgili olarak vakfiyesine sadakat, din, tarih, hukuk, ahlak ve insanlık borcudur. Cumhurbaşkanının bunu duyurusu siyasi ve manevi mirasın ve vasiyete sadakatın duyurusu mahiyetindedir.
Diyanet İşleri Lideri Sayın Prof Dr Ali Erbaş’ın, Hutbe okumak için merdiyenlerden çıkarken, elinde Hz. Davud’un kılıcını remzeden bir kılıçla hutbe okuması, risalete hürmetin yanında, Hz. Süleyman’a ve Davud’a selam mahiyetinde değerli bir işarettir. Kılıcı taşırken verdiği bildiri, kimseye düşmanlığım yok, fakat alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak, haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytan olmama iradesi ile, diğerlerine karşı İlahlık ve Rablik taslayan müfsidler topluluğuna karşı, herkesin mal, can, namus, akıl-inanç ve jenerasyon emniyetini korumak üzere, bir örneğini kurtuluş savaşında Maraşta Ulucamide yaşandığı üzere, ruhu İslamdan alan, TBMM’nin açılış bildirisinde tabirini bulan Kuvayı ulusala ve müdafai hukuka sadakat iletisi yanında, zulme, sömürüye, işgale boyun eğmeyeceğiz, bildirisidir. Lakin kökleri bu topraktan beslenmeyen nasipsizler İngiltere Kraliçesinin elindeki kılıca ses çıkarmaz yahut çıkaramaz iken Sayın Erbaşa saldırmakta ve karalamaya çalışmaktadır.
Müslümanlar yalnızca Hz. Muhammede selatu selam getirmezler. Al-i İbrahim, Ali İmran ve Al-i Muhammede salat ve selam ederler. Al- İbrahim sonrası 1000 yıl peygamber olan Yakub AS’ın oğullarından Hz. Musa’ya, Davud’un sapanı ile saltanatı son bulan Talud (aynı vakitte Çanakkaledeki İngiliz gemisinin ismi Goliath onun öbür adı) üzerinden Hz. Davud’a, Süleyman Mabedini yapan ve orada birinci hutbeyi okuyan Hz. Süleyman’a selam vardır. Ayasofya Süleyman Mabedine naziredir. Burada Goliath üzerinden Çanakkale şehidlerine selam vardır.
Namaz kılarken imamın durduğu Mihrab “Zekeriyal Mihrab”dır ve orada İki kıble bir noktada birleşir. O makam Kıbleteyn makamıdır. Ali İmran ailesinden olan Hz. İsa, Hz. Meryem, Hz. Zekeriya’ya, Hz. Yahyaya, Nebukadnezar sonrası Tevratı toplayan ve mabedi yine inşa eden Üzeyir aleyhisselama selam vardır.
Bugün, Ayasofyanın mescide çevrilmesine karşı çıkanlar, Ayasofyayı yıkan, Konstantinapolisi işgal eden Latin askerleri, Katolik Haçlı askerlerinin yanında saf tutuyorlar. Halbuki Bizans halkı, “başımızda kardinal şapkası görmektense Osmanlı sarığı görmeyi yeğ tutarız” diyerek Fatihin ordusunda asker oldular. Fatih İstanbulu Bizanstan almadı, Bizanslılarla birlikte, Ayasofyayı yıkan, Laitin işgalinden kurtardı.
Bizim safımız belirli. Biz yüzümüzü iki kıblemize dönük olarak, Fatihin vasiyetine sahip çıkarak dün Ayasofyadaydık. Fatihin 6 asır evvelki vakfiyesi ve vasiyetnamesindeki sözlerden yola çıkarak siyasi bir kadro argümanlarla ortalığı karıştırmak isteyenleri edebe davet ediyoruz.
Fatih Vakfiyesi, tapuda Vakıflarda motamot duruyor. Onu yayınlamayı da mı yasaklayacaksınız? Siz kimsiniz? Bu cür’et ve cüreti nereden alıyorsunuz?
Fatih vakfiyesini tartışıyorsunuz da, şu ayeti ne yapacaksınız? Yoksa Kur’an-ı Kerimi de sansürlemeyi mi düşünüyorsunuz: (Tevbe suresi) ﴾17﴿ “Müşrikler, inkârlarına şahsen kendileri tanıklık edip dururken, Allah’ın mescidlerini onarıp şenlendiremezler. Onlar, yapıp ettikleri boşa giden kimselerdir ve onlar ebedî olarak ateşte kalacaklardır.﴾18﴿ Allah’ın mescidlerini lakin Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazını kılan, zekâtını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar edebilirler. İşte bunların gerçek yolu bulanlardan olmaları umulur. en büyük mükafat Allah katında olandır.” “Allaha ve Ahiret gününe iman ettik, bir Müslümanlardanız” diyenler kitaba baksınlar. İman etmeyenlere gelince, sizin dininiz size bizim dinimiz bize.
Sayın Diyanet İşleri Liderimizi yiğit, vakur duruşundan ötürü tebrik ediyoruz. Ona Allahtan iyi bir ömür ve iyi bir mevt diliyoruz. Allah onları, Allahın mabedlerini imar ve ihya edenleri Ali İbrahim, Ali İmran ve Al-i Muhammed ile haşretsin.
Ayasofya’nın tekrar özüne dönmesinden rahatsız olanları ve Yunanistan’ın matem acısını derinden hissedenlerin şerrinden ülkemizi ve Biladi İslami korusun.
En derin hürmetlerimizle kamuoyuna arz ederiz.
TÜRKİYE NIYET PLATFORMU YÜKSEK İSTİŞARE KONSEYI
Haber7
