Dünyaca ünlü idare ve pazarlama gurusu Kotler, Kovid-19 sonrası toparlanmanın “U” formunda olabileceğini belirterek “Ekonomide tam istihdamın ve yıllık yüzde 2’lik ekonomik büyümenin gelecek 2 ile 4 yıl içerisinde sağlanacağını düşünüyorum” dedi.
Dünya Pazarlama Doruğu (eWMS), “Kritik Vakitlerde Fikirler” temasıyla dünyaca ünlü idare ve pazarlama gurusu Prof. Philip Kotler öncülüğünde pazarlamanın duayen isimlerini dijital ortamda bir ortaya getirdi. 48 saat süren tepeyi, 104 ülkede eş vakitli olarak yaklaşık 2,5 milyon kişi takip etti.
Dünyaca tanınmış 80’in üzerinde konuşmacının Kovid-19 salgını sırasında global pazarlamayı ve ticaret ile işletme algısının dönüşümünü değerlendirdiği dorukta, “İnsanlaştırma Stratejisi”, “Yeni Pazar Trendleri”, “Sürdürülebilirlik Ölçümünün Tekrar Tanımlanması”, “Sonraki Yeni Olağan Müşteri”, “Deneyim Tasarımı ile Dönüşümsel Kıymet Yaratmak”, “Ani Zorunluluklar: Bir Krizde Müşteri Bedeli Oluşturmak” üzere şirketlerin gelecek devirdeki stratejilerine taraf verecek bahisler ele alındı.
Tepenin açılışında konuşan Dünyaca ünlü idare ve pazarlama gurusu Prof. Philip Kotler, Kovid-19 salgınıyla bilhassa Çin ve Asya ülkelerinde yoksulluğun tekrardan artmaya başladığını ve salgından ötürü dünya üzerinde birçok insanın eğitim ve mesleğinin derinden ziyan gördüğünü tabir etti.
Kotler, salgın devrinde birçok şirketin müşterisinin satın alamayacağı telaşından ötürü askıdaki eserlerini iptal etmek zorunda kaldığını lisana getirerek, şirketlerin, ellerinde daha fazla nakit para tutabilmek için bankalara ve tedarikçilere ödemelerini geciktirmek zorunda kaldığını aktardı.
Tüketicilerin de bilhassa acil ve değerli şeylere daha fazla harcama yapmaya başladığını tabir eden Kotler, “ Kimi bölümlerin satın almalarında süratli düşüşler oldu. Bilhassa dijital satın alımlarda artışlar oldu. Kovid-19’un, dijital çağa geçiş süratimizi artırdığını söyleyebiliriz.” dedi.
Kotler, salgının global ekonomiyi zayıflattığını lisana getirerek, “Birçok şirket bugün global kaynak bulmanın bir modülü. Gereksinimi olan malzemeyi kendi yapmıyor, onları yurtdışından daha düşük fiyata satın alarak elde ediyor. Lakin, şu an ise bu şirketler, çok gerekli eserlerin maliyetine olsa bile kendi ülkesinde üretilmesinin gerekliliğini anladı.” değerlendirmesinde bulundu. – “Kovid-19, klasik kapitalizmden toplumsal kapitalizme geçişi teşvik ediyor”
Daha güçsüz şirketler, markalar ve mağazaların Kovid-19 sürecinde kapandığını ve birçok tüketicinin de düşük maliyetli markalara yöneldiğini kaydeden Kotler, “Tüketiciler, mağazada alışveriş yapmaktansa online alışverişi tercih etmeye başladı. Tüketiciler, salgının ikinci dalgası olacağı tasasıyla daha fazla nakit tutmaya başladı. Tüketiciler, işini, cümbüşünü ve yemeğini daha fazla mesken merkezli hale getirdi.” yorumunda bulundu.
Kotler, sıhhat, besin, bankacılı ve finans kesimi, inşaat, üretim ve büyük şirketler salgın sürecinden süratli bir iyileşme göstererek çıkacağına işaret ederek, restoranlar, barlar, küçük işletmeler, oteller, havayolu şirketleri, okullar ve müzelerin bu süreçte daha yavaş iyileşme göstereceğini söyledi.
Kovid-19 salgınından iyileşmede kısa periyotlu stratejilerin, dijital pazarlama, yatırımlar, müşteri hizmetleri yatırımları, reklam çalışmaları ve marka aktivizmini artırmakla olacağının altını çizen Kotler, “Şirketlerin uzun periyotlu iyileşme stratejileri ise pazarda ki maliyet, talebin gelecek düzeyinin tahin edilmesi ve şirketin gelecekte ne düzeyde olacağına karar vermesiyle irtibatlı.” formunda konuştu.
Kotler, Kovid-19 sonrası toparlanmanın “U” formunda olabileceğini belirterek, “Ekonomide tam istihdamın ve yıllık yüzde 2’lik ekonomik büyümenin gelecek 2 ila 4 yıl içerisinde sağlanacağını düşünüyorum. Kovid-19, klâsik kapitalizmden toplumsal kapitalizme geçişi teşvik ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“SALGIN HEPİMİZ İÇİN GERÇEKLİK DENETİMİ HALİNE GELDİ”
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Özgül Özkan Yavuz da Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’ne nazaran turizmin geçen yıl global ticaretin yüzde 7’sini oluşturduğunu ve dünya çapında milletlerarası turist girişlerinin geçen yıl 1,5 milyara ulaştığını anımsattı.
Yavuz, geçen yıl turizm ve seyahat sanayilerinin dünya genelinde istihdamın yüzde 10’unu desteklediğini lisana getirerek, “Bu yıl, dal için hakikaten umut verici bir yıl üzere görünüyordu lakin salgın turizm bölümlerinin her kısmını etkiledi.” dedi.
Turizm dalının dünya iktisadı için çok değerli olduğunu kaydeden Yavuz, “Turizm, döviz üretimi için kilit bir kesimdir. Bölgesel olarak ekonomik büyümeyi dayanaklar, birçok iş ve işletme tipi yaratır. Turizm, sosyoekonomik kalkınmada kıymetli bir rol oynayabilir. Ekonomik büyüme ile birlikte toplumsal ve kültürel açıdan yarar sağlayabilir. Bayan ve genç istihdamını artırabilir. Etraf konusunda farkındalık yaratabilir. Sorumlu bir biçimde koruma edilirse, kültürel müdafaaya bile yardımcı olabilir.” sözlerini kullandı.
Yavuz, turizmin en kırılgan dallardan biri olduğunu belirterek, “Birkaç kuruma nazaran, bu salgının memleketler arası turizmde yüzde 60-80 düşüşe neden olacağı iddia ediliyor. Turizm işletmeleri en çok virüsün denetim altına alınmasına yönelik tedbirlerden etkilenmiştir.” dedi.
“Bu zorlukların üstesinden gelmek için, çeşitli paydaşlar ortasında uyumu ve iş birliğini sağlamamız gerekir” tabirlerini kullanan Yavuz, “Güçlü stratejilere gereksinimimiz var. Birbirimizle dayanışma içinde olmalıyız. En değerlisi, temkinli iyimserliğimizi korumalıyız. Sürdürülebilir turizm siyasetlerini sürdürebilirsek, bu pek çok alanda değerli kazanımlar sağlayacaktır. Bu salgın hepimiz için gerçeklik denetimi haline geldi.” halinde konuştu.
“İSTANBUL, MARKA KENT OLARAK PANDEMİ SONRASINDA KIYMETİNİ ARTIRACAK”
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Lideri Şekib Avdagiç ise tepede yaptığı konuşmada, Kovid-19 pandemisi sürecinde arz kıymet zincirinin tekrar düzenlenmesi başta olmak üzere, yeni stratejilerin uygulanmasına muhtaçlık olduğunu lisana getirdi.
Avdagiç, “Yenilikçilik hem firma hem de ulusal manada lokomotif hale gelmeli. Gerçekten global bilgilere nazaran, bu pandemi sürecinde bugüne kadar yaklaşık 400 binden fazla yeni eser pazara verilmiştir.” dedi.
Dijital dönüşümün yalnızca büyük şirketlerde değil KOBİ’lerde de uygulanabilir hale getirilmesi gerektiğine işaret eden Avdagiç, “Kovid-19 sonrası olağana ve sıkıntı günlere dönük olarak, paha zincirini gözden geçirip yine yapılandırmak firmalarımız için elzemdir. İşletmelerimiz Kovid-19 sürecindeki tavır ve davranışları itibariyle liderlik ve yönetişimlerinin otokritiğini yapmalı.” değerlendirmesinde bulundu.
Avdagiç, mevcut ve geliştirilecek imkanlarla global bir tedarik üssü olarak İstanbul’un, 3A diye kısaltılan Avrupa, Asya ve Afrika için “daha yakın, daha süratli, daha esnek ve daha güvenli” bir eksende, yine konumlandırılmasının, İstanbul’a ve Türkiye’ye rekabetçi bir üstünlük sağlayacağının altını çizdi.
İstanbul’un marka kent olarak pandemi sonrasında değerini artıracağını belirten Avdagiç, deniz, demir ve karayolu nakliyeciliği bakımından “hub” olma özelliğine sahip olan İstanbul’un jeo-stratejik açıdan da lojistik merkez olmaya çok elverişli olduğunu kaydetti.
Avdagiç, pandemi sürecinin global ölçekte işleyen tedarik ve lojistikteki aksamaların pazardaki talebinin karşılanamamasının ortaya çıkarabileceği aksamaları açıkça gösterdiğini belirterek, “Bu durumda İstanbul üzere bölgesel manada tedarik ve lojistik takviyelerin çok daha süratli verilebileceği pozisyonlar çok kıymetli hale geldi. Güçlü ve esnek çalışabilen KOBİ kapasitesi, genç ve enerjik insan kaynağı ve kültür ile sıhhat alanındaki potansiyeli ile birlikte dikkate alındığında pandemi sonrasında İstanbul destinasyonunun çok sayıdaki mal ve hizmet bakımından tedarik ve lojistik gereksiniminin optimum karşılanabileceği bir merkez olma ihtimalini artırmıştır.” yorumunda bulundu.
Haber7
